Çankırı, antik dönemde batıda Bithynia (Bitinya), doğuda ise Pontus diye isimlendirilen bölgeler arasında yer alan Paflagonya Bölgesi’nde bulunmaktadır.
Çankırı şehrinin, antik ismi Gangra’dır ve bu ismi günümüze kadar korumuştur. Bu isim ilk olarak Grek ve Roma dönemlerinde belgelenmiştir. Gangra isminden bahseden en eski yazılı kaynak M.Ö 3. yüzyılda yaşamış olan çok yönlü bilim adamı Eratosthenes’dir. Gangra ismi, klasik dönemden Luvi devrine kadar uzanan, Anadolulu yerel bir addır. Ama antik bir Luvi ismi olan “Gangra” halk etimolojisine uygun olarak (halkın anlayamadığı isimlere kendi dilinde bir mana vermeye çalışması) “çan” ve “kırık” kelimeleri kullanılarak Çankırı haline dönüştürülmüştür. Ancak Osmanlı zamanlarında şehrin antik adı korunmuş, Kangırı veya Kângarı olarak kullanılmıştır.
Çankırı da yapılan arkeolojik çalışmalar incelendiğinde; Paleolitik Dönem (M.Ö. 600000-12000), Kalkolitik Dönem (M.Ö. 6000-3200/3000), Eski Tunç Çağı (M.Ö. 3200/3000-2000), Demir Çağı (M.Ö. 1200-550), Hellenistik Dönem (M.Ö. 330-30), Roma İmparatorluk Dönemi (M.Ö. 6/5- M.S. 285), Geç Roma- Bizans Dönemi (M.S. 285-1453), dönemlerini yansıtan eserler bulunmaktadır. Arkeolojik veriler ışığında kentin zengin bir kültür mirası olduğunu söyleyebiliriz.
Anadolu Selçuklu devletini kurulduktan sonra doğuda nüfus etkisini genişleterek Kilikya bölgesini fethettiği sırada, Malazgirt Savaşı’na katılmış kumandanlardan olan Danişment Gazi de Yeşilırmak ve Kızılırmak vadisini Türklere açmıştır. Çankırı fatihi olarak şöhret kazanan Karatekin de bu esnada Sinop bölgesinin fethiyle meşgul olmaktaydı. Sinop’u ve diğer sahilleri fetheden Karatekin, buraları terke mecbur kalmıştır. Fethettiği Çankırı’da ölmüş ve Çankırı Kalesi’ndeki türbesine defnedilmiştir.
Çankırı, Danişmentliler döneminde süratle Türkleşmiş ve kısa sürede Türk tahkimatının en güçlü bölgelerinden biri olmuştur. 1134 tarihinde Emir Gazi’nin ölümünün ardından Danişmentliler bir süre zaafa düşmüştür. Bizans imparatoru Ioanenos Komnenos Çankırı ve Kastamonu üzerine yürüyüp buraları kuşatmıştır. Bu kuşatmada Çankırı teslim olmuş buradaki Türkler esir edilerek İstanbul’a gönderilmiştir. Ancak imparator çekildikten sonra Türk kuvvetleri kısa zamanda buraları geri almışlardır. Bizans’ın yeniden güç topladığı bu tarihlerde bu gelişmelerin olması bölgedeki Türk varlığının iyice kökleşmiş olduğunun göstergesidir. 13. yüzyılın sonunda Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuvvetten düşmesi üzerine Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde bazı beylikler ortaya çıkmış ve Çankırı Candaroğulları’nın eline geçmiştir.
Candaroğulları’nın elinde bulunan Çankırı ve Kastamonu civarının Osmanlı himayesine girdiği tarih hakkında iki görüş bulunmaktadır. Bunlardan birisi I. Murad zamanında 1383 yılında, diğeri de Yıldırım Bayezid zamanında ilhak olduğudur. Ankara Savaş’ından (1402) sonra Çankırı ve Kastamonu civarı Timur tarafından Candaroğulları’na verilmiştir. Osmanlı’ya sadakatle bağlı olan Kasım Bey’in 1464 yılındaki ölümünden sonra Çankırı, Osmanlı yönetim düzeyinde Anadolu Eyaleti’ne bağlı bir sancak haline gelmiştir. Osmanlı kaynaklarında Kengırı-Kengrı veya Kângırı-Kângrı şeklinde yazılan şehirde, II. Bayezid’in oğullarından Alemşah’ın oğlu Osman Çelebi bir müddet sancakbeyliği yapmıştır. Doğuya yapılan seferlerde menzil yeri olan Çankırı, Yavuz Sultan Selim’in saltanat mücadelesi esnasında Şehzade Ahmed’e bağlı yayalar tarafından yağmalanmış ve levend eşkıyası tarafından da tahrip edilmiştir.
Çankırı’da Selçuklu Dönemine ait ayakta kalabilen tek yapı Taş Mescittir. Bu yapı 1242 yılında Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat zamanında Emir Atabey Cemalettin Ferruh tarafından yaptırılmıştır. Cemalettin Ferruh tarafından 1235 yılında yaptırılan ve Taş mescidin bitişiğindeki şifahane ise günümüzde ayakta değildir. Bir diğer yapı Candaroğlu Kasım Bey’in inşa ettirdiği İmaret Cami’dir. Ancak bu yapı 17. yüzyılda harap olmuş ve günümüzde ayakta kaldığı haliyle yeniden yaptırılmıştır[4].Yine Selçuklu dönemine ait olan ancak günümüze kadar çeşitli değişikliklerle gelen bir diğer yapı Karatekin Türbesi’dir. Osmanlı Dönemi’nde 16. yüzyılda yapılmış olan Kanuni Sultan Süleyman Cami(Ulu Cami)’den başka tespit edilen camiler, medreseler ve hamamlar gibi yapılar 18. yüzyıldan sonra inşa edilmişti. Çankırı ilçelerinde yer alan Selçuklu ve Osmanlı dönemi yapılarına gelince bunların içinde en eskisi Şabanözü Ulu Cami’dir (Paşa Sultan Cami). Yukarı Cami olarak ta adlandırılan bu yapı 13. yüzyılda Beylikler döneminde yapımı yaygınlaşan ahşap direkli camilerdendir ve en geç 16. yüzyıla tarihlenmektedir. 17. yüzyıla gelindiğinde Çerkeş ilçesinde Sultan IV. Murad tarafından yaptırılan, IV. Murat Hamamı ve Örenköy Cami ile Yapraklı ilçesindeki Fethiye Türbesi ve kütüphanesi ayakta kalabilen üç örneği oluşturmaktadır. İl merkezi, İlçe ve köylerde yer alan tescilli kültür varlıklarının çoğunluğu 18. ve 19. yüzyıl yapılarıdır.